Bir klişe halini almış, ritüele dönüşmüş söz öbeği, "nerde o eski ramazanlar ? " ...
Malum Ramazan ayı içesindeyiz. Hiçbirşeyin eski coşkusu, heyecanı kalmadı. Tabi ki Ramazanlar da aldı payını bundan. Yaşım itibariyle kış Ramazanlarını yaşamış birisi olarak kışın başka oluyordu. Kömür sobamız olurdu. Muhtemel bir tarhana ya da mercimek çorbası soba üzerinde olur. Eğer bunlar yoksa sobanın üstünde vazgeçilmezimiz çayımız yerini alırdı mutlaka.
Ekmekler akşamdan kalma olduğundan mutlaka soba üzerinde tekrardan ısıtılırdı. Bir de mutlaka yapılan ekmek dolmamız vardı. Tadı hala damağımızda olan özlemle andığımız bir yemek. Annem ve babaannem o dönem ailenin kadrolu oruçlularıydı. Her ne kadar şu anda sağlıkları buna izin vermesede. Ben de öğlene kadar tutardım. Malum çocuğuz ya. Ama tutmasam bile babamla birlikte bizde mutlaka sahura kalkar yemek yerdik. Sırf yemek için bile mutfaktaki tıkırtıyı duymamız yeterdi.
Ramazan öncesinde mutlaka komşularla ortaklaşa yufkalar yapılırdı. Ramazanın tamamına yetecek kadar yapılır ama gelen misafire, uzaktaki çocuklara filan dağıtıla dağıtıla bir an önce bitirilirdi. Ev yapımı tarhanaların olmadığı ev yoktu. Bilmeyen hanımların imdadına yine komşuları yetişirdi. İmece usulü olurdu herşey.
Yazın yapılan kışa hazırlık ürünlerimiz vardı. Salçalarımız, şişe domateslerimiz, turşularımız vardı. Sahi ne oldu onlara?
Mahalle kültürümüzden uzaklaştık. Haliyle zamana yorgun düşen bedenlerimiz de oldu. Önce yaptığımız kışlık hazırlıklarımızdan olduk. Ardından tüketim toplumunun gereği alışkanlıklarımıza yenik düştük. Yapmadığımız kışlıklarımızı satın almaya başladık. İçinde ne olduğunu bilemediğimiz ama bol koruyucu maddeli gıdalarımız oluştu. Ardından bir sürü hastalığa kolay yenilir olduk..
Adı organik kendisi dandik ürünlere aldanmayınız. Varsa imkanınız kendiniz birşeyler yapmaya gayret ediniz. Benimkisi hep bi eskiye özlem. Bıraktığı tad nasıl lezzetliyse, düşünmeden edemiyorum..
Nerde o eski Ramazanlar?
Uğur YÜZGÜLEÇ