"Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız. Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı ve faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler.
Hiç olmazsa yetiştirmek lüzumuna inansınlar. Okullardan başka gazeteler, küçük dergiler köylere kadar yayınlanıp dağıtılmalıdır. Bizim köylümüz ne gazete ne dergi vs. okumaz. Bilenler bilmeyenleri toplayıp, okutmayı, onlara okumayı anlatmayı bir vazife bilmelidir." diyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1923 yılındaki bir söyleşisinde. Bu sözlerin ardından 95 sene geçmiş. Başlangıçta ne kadar meşakkatli yollara çıkıldığını, vardığımız ve dahi varmak istediğimiz muasır medeniyetler seviyesinin ne denli altında kaldığımızı günlük kitap okuma sürelerimizden görebiliyoruz.
Bir çocuğa 'kitap oku' diyerek öğüt vermek yerine evinizdeki televizyonları kapatarak hep birlikte birer saat kitap okumayı alışkanlık ettirerek güzel bir başlangıç yapabiliriz. İnsanın düşünmeyi öğretemez ama doğru düşünmeyi ya da yanlışı doğruya çevirmeyi öğretebilir açtığı ufuklarla.
Günün 3 saatini işinize varmak için yollarda geçirmek zorunda kalıyorsanız ister istemez kendinize kitap okuma fırsatı yaratabiliyorsunuz. Bu süreyi uyayarak da geçirebilirsiniz. Tercih tabi ki sizlerin...
Ne mutlu bizlere ki yine bir kitap fuarı yaklaşmak üzere. 14-22 Nisan tarihleri arasında İzmir Kültürpark’ta 23. kez biz İzmirlilerle buluşacak. Özellikle yıl içerisinde okuduğum ve büyük beğenimi toplayan yazarların kitaplarını mutlaka imzalatmak istiyorum. Ancak bir yanım da ziyadesiyle buruk. Gönül isterdi ki okumaktan, çıkarım yapmaktan büyük zevk aldığım Attila İlhan, Ahmed Arif, Can Yücel, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Edip Cansever, Cahit Zarifoğlu ve adını ilk başta aklıma getiremediğim yazarlarla da karşılaşabileyim. Ama mümkün değil artık. Şairlere özel bir ilgi duyuyorum. Nazım Hikmet gibi bir değere sahipken onu gözümün ırağına atmasaydık da içimde bir yerlerde, her aklıma geldiğinde karlar yağmasaydı demeden edemiyorum. Bu sene bir farklılık yapıp ilk kez Yaşar Kema'’i, Oğuz Atay'ı, Yahya Kemal'i, Sabahattin Ali'yi ve daha nicesini kendi kitaplarını imzalarken hayal edeceğim fuarda gezinirken.
Bilmiyorum daha kaç yazarda tadacağım Can Yücel okurken birden aklıma düşen Datça düşünün ardından yola çıkıp kendimi orada bulma duygusunu. Daha kaç yazar beni kendi hikayesinin içine alıp diyardan diyara gezdirecek. Kendimde henüz keşfedemediğim yerleri ortaya çıkartacak. Yıl içinde yaşadığımız olaylara nazire edercesine birkaç kişiye de anlamlı ayraçlardan almayı da ihmal etmeyeceğim.
Adını yazmayı sona sakladığım Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bir şiiri ile veda etmek istiyorum sizlere. Malum yetim kalmışlığımıza inat, özgür kalabildiğim tek yer uğruna yazılan birkaç kelam...
Duyduğumuz özlemleri mutlak bir yaşam enerjisine çevirebilmek ümidiyle fuar sonrasına değin Hoşkalın...
"Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer
Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin
Bir yığın toprakla bir parça mermer
Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.
Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Üstünde yazılı yaşınla, adın;
Baş ucunda matem renkli serviler
Hüznüyle titreşir sanki hayatın.
Seni gömdük anne yıllarca evvel
Gözyaşlarımızla bu ıssız yere
Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel
Matem dağıtırken hasta kalblere.
Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun
Hüznüyle erirken Dicle'de sessiz,
Öksüzlük denilen acıyla vurgun
Bir başka ölüydük bu toprakta biz."
İzmir'de Kitap Raksı Başlıyor: Bir Okuyup Uyanalım!
Uğur YÜZGÜLEÇ